-İrademi nasıl güçlendirebilirim?
-Her konuda korkusuzluğunu geliştirerek.
-Bu kadar kusursuz olmak mümkün mü?
-Korkusuzluk konusunda kusursuz olman gerekmiyor. Böyle düşünmek şefkatini küstürür. Şefkat, bu oyunda bizim temel dayanağımız. Hiçbir şeyden korkmayan bir ‘sen’ yaratmak değil bizim hedefimiz, seni mutsuz eden durumların altında yatan korkunun yerine sevgini yerleştirmek. Aksi takdirde kendine karşı çok acımasız ve sert yaklaşman kaçınılmaz olur ki bu da senin ihtiyacın olan en son şey. İsteğimiz daha huzurlu ve mutlu yaşamak, kusursuz yaşamak değil!
-Korkusuzlaştıkça iradem nasıl güçlenecek peki?
-Korkuyla beraber yol alarak başarı elde ettiğin her an, kendine daha çok inanmaya başlayacaksın. Giderek görme becerin artacak ve her ayrıntıyı daha kolay farkına varır hale geleceksin. Bir süre sonra, görmekle değiştirmek arasında belki “an” kadar kısa bir sürenin geçtiğini de anlayacaksın.
-Bu ne demek şimdi?
-Her şeyi birden kavrayabilmek için acele etme. Sadece şimdilik şu kadarını bil yeter: Uğraştığın konu her ne olursa olsun, zamanla kendini o alanda geliştirdikçe daha da ustalaşırsın. Başlangıçta üstesinden gelmek için belki haftalarını harcadığın şeyleri, belirli bir aşamadan sonra, tek bir anda çözebilecek hale gelirsin. Sen şimdi buna kafa yorma. Biz konumuza geri dönelim.
-Peki, nasıl istersen. Patron sensin.
-Bana ne tür bir kıskançlık hissettiğinden söz edecektin.
-Aslında bu çok tuhaf bir duygu. Ben genel olarak kıskanç birisi değilimdir. Örneğin, kendimi bir evliliğin içinde hayal ettiğim zaman kocamı kimseden kıskanacağımı sanmıyorum. O, ne zaman isterse kendi ailesi ile dilediğince vakit geçirebilir. Dostlarına ve ilgi alanlarına gönlünce zaman ayırabilir. Nasılsa bir ömür boyu beraber olmak için söz vermişiz birbirimize, aynı evde yaşıyoruz ve bana olan sevgisinden yana en ufak bir şüphem yok. Onun mutlu olmasını da çok istiyorum. O yüzden, ona dilediği gibi yaşama özgürlüğü sunmak beni de mutlu eder.
-Bence çok güzel bir yaklaşım bu.
-Ancak ne zaman ki bir kız çocuğumuzun olduğu hayali canlanıyor gözlerimin önünde, işte o anda karşı koyamadığım bir kıskançlık duygusu sarıyor her yanımı ve bir erkek çocuğu dünyaya getirmek istediğimi fark ediyorum.
-Tam olarak anlayamadım. Kime karşı hissediyorsun bu duyguyu? Yani kızını mı kocanla paylaşamayacağını düşünüyorsun yoksa kocanı mı kızından kıskanacağını söylemek istiyorsun?
-Aslında her iki türlü de beni huzursuz eden bir durum ortaya çıkabilir. Yani kocamın bana olan ilgisinin eksilmesinden de rahatsız olabilirim, kızımın kendisini babasına daha yakın hissetmesinden de. Öyle ya da böyle bütün ilgi odağı yeni dünyaya gelen çocuğumuz olacak!
-Ama bu her ikiniz için de geçerli.
-Ben, kendi açımdan bu konuda bir endişe duymuyorum çünkü sevgimin hem kocama hem de kızıma yeteceğine dair kendime olan güvenim sonsuz.
-O halde bir çocuk dünyaya getirdikten sonra kocana karşı bir güven probleminin ortaya çıkacağını düşünüyorsun.
-Tam olarak o da değil. Elbette kocam, bir baba olarak, bütün ilgisini çocuğumuza yönlendirecek, bunu biliyorum ve zaten aksi olması halinde de bir anne olarak, bu kez kocama karşı ben de aksi yönde bir tepki veririm.Sadece eğer bir kızımız olursa, onların kendi aralarında, benim, dışında kaldığım bir dünya kurmalarından endişeleniyorum sanırım. Bu nedenle de erkek çocuklarına meğilleniyorum. İnan bana, aynı zamanda bundan ötürü kendimi çok da suçlu hissediyorum. İşin içinden çıkamadığım kısım ise neden, bir erkek değil de bir kız çocuğu dünyaya getirdiğimi düşündüğüm zaman böyle bir hisse kapılıyor olmam.
-Belki de kendi kızın dışında kalan hiç kimseyi, rakibin olarak görmüyorsundur.
-İyi ama bu denli kendime güvenliysem, neden henüz hiç tanımadığım kızımı tek rakip olarak belirliyorum?
-Kızın senden bir parça da o yüzden.
-Oğlum da öyle?
-Evet ama oğlun hemcinsin olmadığı için herhangi bir tehdit oluşturmuyor senin bilinçaltında.
-Yani?
-Kocana duyduğun sevgin konusunda kendini herkesten üstün ve güçlü hissedebilirsin. Bu da son derece olgun bir “sen” ortaya çıkartır. Karşındaki adam da buna hayranlık duyar. Senden başkasını gözü görmez ve sen bunu bilirsin. Ancak kızın, senin içinde büyür. Senden meydana gelir ve sen, senden meydana gelecek bir hemcinsinin, seni aşabileceği gerçeği ile çatışmaya düşersin. Onun, senden daha iyi olmamasını istemen mümkün değildir, çünkü o da bir “sen”dir. O “sen” in de en iyi olmasını istersin ve seni aşabilecek olan “sen” bir o kadar da dehşet verici olabilir.
-İyi ama halen aklıma yatmayan bir şey var. Bir adamın çocuğuna ve karısına beslediği hisler, birbirinden çok farklı nitelikler taşır. Birinde kadın erkek ilişkisinden yola çıkan aşk vardır!
-Her ikisinde de aşk vardır! Atladığın nokta bu zaten! Tersini düşün. Özellikle erkek çocuk isteyen kadınlar, içlerinde bir yerlerde, hayallerindeki en büyük aşkı yaşayabileceklerini düşündükleri, erkek çocuğunu dünyaya getirme arzusu duyarlar. Kusursuz aşktır bu! Henüz dünyaya bile gelmeden önce mükemmel uyumun yüklendiği varlıktır! Kadın, bu düşünceden yola çıkarak, yani kendinden bildiği üzere, bir kız çocuğu dünyaya getirmesi halinde, kocası ile kızı arasında o büyük aşkın yakalanma ihtimali karşısında, kendini çemberin dışında kalmış bir halde bulmaktan yana endişe duyabilir.
İrem Yerlikaya – Aynadaki Yalnızlığım